top of page

Bir Pasif Direniş Sembolü: Kana'da Düğün




Leo Perutz’un ünlü Leonardo’nun Yahudası kitabı ilginç bir anektod ile başlar. Manastırın başrahibi Milano Dükünün yanına gelir ve “Bir sorun var” der. “Sorun Hz. İsa ve Havarileridir.” Herkes bu ifadeye çok şaşırır, Hz İsa ve havarileri bir başrahip için nasıl sorun olabilir ki? Oysa çoktan olmuştur bile, çünkü manastır için sipariş verilen freskoyu yani nam-ı diğer Son Akşam Yemeği tablosunu Leonardo Da Vinci istendiği gibi resmedip bitirememektedir…

Böylece İtalya’da daha niceleri tekrar edecek bir sorun gün yüzüne çıkmış olur. Dini otoriteler ve sanatçılar hem işbirliği yapan hem de anlaşamayan ama birbirlerinden de vazgeçemeyen ikililere dönüşür. Benzer hikayeler daha sonra farklı şiddette Caravaggio ve Paolo Veronese ile de tekrarlanacaktır.

Bugünkü yazının konusu Kana’da Düğün tablosu gibi.

Giorgio Maggiore Manastırı’nın baş rahibinin tek bir dileği vardır. Manastır’ın yemekhanesinin duvarını Hz. İsa’nın ilk mucizesi olan Kana’da düğün olayını gösteren bir resmin süslemesi. Bunun için Paolo Veronese’ye müracaat eder, siparişini verir. Teslimat zamanı geldiğinde ise küçük çaplı bir kriz onları beklemektedir.

Çünkü Hz. İsa ve havarileri adeta Yunan tapınağını andıran bir ortamdaki varsıl bir Venedik düğününde baş köşededir. Haydi kendi çağından ve coğrafyasından kopup Venedik’e ışınlanmış olmasını sineye çekelim, bir de düğünün konukları arasında Kanuni Sultan Süleyman da resmedilmiştir! Hani şu en büyük düşman olan!

Ummak ve bulmak arasındaki o en derin boşlukta olan başrahip çaresizdir. Karşısında enfes bir sanat eseri vardır, Veronese işini iyi yapmıştır ama din adamları da tabloyu kıyasıya eleştirmektedir. Veronese “bildiğimiz Hz. İsa ve Kudüs coğrafyasını” resmedecekken neden olayı tüm bağlamından koparıp Venedik’e taşımıştır? Bu yaptığı kilisenin başını derde sokmaktan başka nedir? Üstelik kilisenin kendi isteği ve parası ile!

Bu sanatçılar neden hep böyledir?

***

Paolo Veronose’nin çizmesi gereken şeyi aslında İncil çok açık tarif eder.

Tablonun Hz. İsa'nın peygamber olarak gerçekleştirdiği ilk mucizesi kabul edilen, suyu şaraba dönüştürmesini konu edinmesi gerekmektedir. Hz. İsa, havarileri ve annesi Hz. Meryem ile Filistin'in kuzeyinde Celile bölgesinde bulunan Kana Köyü'ndeki bir düğüne katılırlar. Düğünün sonuna doğru şarap biter ve Meryem oğluna "şarapları kalmadı" der. İsa, "Anne benden ne istiyorsun, daha benim saatim gelmedi" diye yanıt verir. Meryem bunun üzerine hizmet edenlere İsa'yı işaret eder, "Size ne derse onu yapın der. İsa bunun üzerine hizmet edenlere şöyle der: "Küpleri suyla doldurun". Hizmetkârlar denileni yapar. İsa, "Şimdi biraz alıp şölen başkanına götürün" der. Su şaraba dönüşmüştür.

Olay bu kadardır ve açıkça Celile’de bulunan Kana köyünde geçmektedir.

Ancak Veronese bu olayı kendi zamanında, bir Venedik sarayının bahçesinde, devrin ünlülerinin katıldığı bir düğünde gerçekleşmiş gibi resmetmiştir.

Hem de ne düğün!

Tabloda toplam 132 davetli, 6 müzisyen, beş köpek, birer kedi ve papağan resmedilmiştir. Tabloda sol taraf anlaşılan yabancı yıldızlar locasıdır. Burada yer alan tarihi figürler arasında Fransa kralı I. François, İngiltere kraliçesi I. Mary, Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman, Kutsal Roma İmparatoru V. Karl, Osmanlı sadrazamı Sokollu Mehmed Paşa ve İtalyan şair ve soylu Vittoria Colonna bulunur.


Sağ taraf ise yerli -yani Venedikli- yıldızlara ayrılmıştır. Orta kısım ise başta Hz. İsa ve Hz. Meryem olmak üzere, mucize sahiplerine ayrılmıştır. Bu tabloda müzisyen olarak resmedilmiş kişiler ise başta Paolo Veronese olmak üzere ünlü maniyerist ressamlardır.



Peki Veronese hayatı boyunca başını koyacak bir taş bile bulamayan, Nasaralı İsa olarak mütevazi bir hayat yaşayan peygamberinin mucizesini neden bağlamından koparıp zenginliğe boğmuştur? Belki bunu ilk yapan o değildir, kilise kurumsallaşmış, şaşaalı din anlayışı ile çoktan Hz. İsa’nın dönemindeki din anlayışından kopmuştur, o da bunu tablosu ile kurnazca gündeme getirmektedir. Belki de bu tabloda bir pasif direniş, zenginliği ile Hz İsa’nın dünyasından çok uzaklaşmış kiliseye bir eleştiri vardır.

Çünkü bu tabloda kesin olan bir şey vardır. Düğün o kadar gösterişli ve zengin işidir ki, burada mucizenin gerçekleştiği Kana düğünü gibi şarabın bitmesine imkan yoktur. Yani baş köşede yerini almış olsa da aslında Hz. İsa’ya ve mucizesine ihtiyaç kalmamıştır. Belki de Avrupa’da esen Protestanlık rüzgarları etkisinde Veronese burada Papalığı ve kurumsal Hristiyanlığı eleştirmekte, onların inşa ettiği bu yeni ve gösterişli Hristiyanlıkta artık Hz. İsa ve onun mütevazi mucizelerine yer kalmadığını bu düğün sembolü ile anlatmaktadır. Bu düğünde şarap bitmeyecek, Hz İsa’ya ihtiyaç olmayacaktır… Ve Veronese bunu gözler önüne sermiştir, bu zenginlik ve Hz İsa bağdaşmamaktadır. İşte pasif direniş diye tam da buna denir.



Zaten Hz. İsa’da tablonun tam ortasında gözleri fazlaca açılmış bir şekilde ortama yabancı durmaktadır. Giysilerine rağmen oraya ait olmadığı açıktır. Şarabın asla bitmeyeceği bu zengin düğünde onun mucizesi kimin aklına gelecektir? Açıkça oraya ait değildir ve Sergei Paranajov’un dediği gibi “Yerinde olmayan her nesne insana acı verir. O ait olmayış acının kaynağıdır.”



Diğer bir taraftan Veronese yine kilisenin baş düşmanı ve baş korkusu, aynı zamanda Avrupa’nın en büyük merakı Kanuni Sultan Süleyman’ı ve Sokullu’yu da tabloya dahil etmiştir. Onların resmedilmesine, insanların zihnine kazınmasına, normalleştirilmesine karşı olan kilisenin kendi parası ile kendi yemekhanesinin duvarına asılması için resmetmiştir üstelik. Bu büyük günahının da kefareti olarak kiliseye sadakatini vurgulamak için resme ayrıca 5 tane de köpek yerleştirmiştir. Çık işin içinden çıkabilirsen!



Belki kilise bu işten o kadar memnun kalmamış olabilir, ama Kana Düğününün Venedik’te gerçekleşiyor olmasından bizim bir karımız var! İyi tarafından bakmak gerekirse bu sayede adeta bir belgesel gibi, Venedik’te bir düğün nasıl oldurdu, teşrifatı, sofra düzeni, ikramı, giyim kuşamı derken her şeyi bir belgesel berraklığında öğrenmiş oluyoruz. Adeta bir tarihi belge gibi Celile topraklarına ne kadar uzaksa, Venedik için de o kadar önemli detayları bize sunuyor.

Tabi bu resmin tek itirazı kiliseye değil. Rönesans resmini o doğruculuğundan, cetvelle çizilmilş simetrisinden de bıkmış olan ressamımız maniyerizmin öncülüğünü yine bu tablosu ile yapıyor. Asimetik yerleşimler, farklı ve yer yer idealden uzak insan formları ile yeni bir tarz deniyor ve bir önceki dönemin o “sıkıcı mükemmelliğine” boyun eğmiyor. Ama rönesans ve onun öncülerinden Leonardo da Vinci’nin intikamı acı olacak! Aynen intikam soğuk yenen bir yemektir sözünde olduğu gibi, yüzyıllar sonra Veronese’nin Kana’da Düğün ve Leonardo’nun Mona Lisa’sı Paris Louvre müzesinde karşı karşıya gelecekler. Ve boyut olarak küçücük olan Mona Lisa o kadar popüler olacak ki, insanlar aynı galerideki Kana’da Düğün tablosunu devasa boyutlarınsa rağmen fark etmeyecek, hatta ona sırtlarını dönerek Mona Lisa’yı görmek ve fotoğraflamak için yarışacaklar. Kana’da Düğün ilginç bir unvan edinecek böylece: En çok sırt dönülen tablo unvanı….

Sonuç olarak bilemiyoruz; belki Veronese’yi şeytan dürtüyordu, belki asilik sanatçıların ruhunda vardı, belki de ince eleştirisi ile dinin ruhunu korumak için bir pasif direniş gerçekleştiriyordu. Bildiğimiz tek şey şu; kendinden bekleneni yapsaydı yemekhanenin duvarına bir resim yapmış olacaktı; şimdi ise cüreti ile sanat tarihine geçti…



Comments


Mekanın Ruhu Bloga Abone Olun

İletişim bilgilerinizi bırakın ve blog yazılardan, turlardan ilk siz haberdar olun.

Teşekkürler!

bottom of page