top of page

Eriha’nın Surları vs İstanbul’un Sırları

“Eriha Kenti'nin kapıları İsrailliler yüzünden sımsıkı kapatılmıştı.

Ne giren vardı, ne de çıkan.

RAB Yeşu'ya, “İşte Eriha'yı, kralını ve yiğit savaşçılarını senin eline teslim ediyorum” dedi,

‘Siz ve savaşçılarınız şehrin etrafında günde bir kere dolanacaksınız.

Altı gün, böyle yapacaksınız.

Yedinci gün şehrin etrafında yedi kere dolanacaksınız.

Sonra borular uzun uzun çalınacak ve herkes yüksek sesle bağıracak. Ve surlar olduğu yere çökecek.’

Tevrat, Yeşu Kitabı


Çoğu zaman şehirlerin sırları Eriha’nın güçlü surlarına benzer duvarlar tarafından korunur. Oradadır, bellidir, içinde değerli bir şey olduğundan eminsinizdir. Ancak ne var ki surlar tarafından kuşatılmıştır ve o surların -doğaları gereği- size açık bir kapıları yoktur. Gücünüz yetmez onları yıkıp geçmeye, siz küçük onlar büyük, siz toy onlar kadim, siz fani onlar bakidir.

Peki o zaman ne yapacaksınız?

İstanbul’un sokaklara gizlenmiş tarihi ve hikayeleri ile ilgilenen biri olarak benim ve belki de birçok rehberin bilmeden izlediğim bu yol bir şekilde Yeşu’nun meseline çok benzer.

Gider ve o görünmez surların etrafında dolanırım. Cahilliğimi kabul ederek, beni aşan bir şeyin karşısında olduğumu kabul ederek, hiçbir şey bulamamayı göze alarak.

Vakit kaybetmeyi, günlerimi harcamayı ve yorulmayı göze alırım.

Defalarca bana anlamlı gelen ya da oluşturduğum bir rotayı tekrar ederim.

Gider ve o alanı çevrelerim, bir çember içine alırım.

Onu odak noktası haline getirir, onun dışında kalan her şeyi bir kenara bırakırım.

Aynı sokaklardan insanların garipseyen bakışları altında üst üste geçmeye devam ederim. Enerjimi ona yatırır, onda biriktiririm.

Mekanın ruhunu hissetmeyi denerim.

Günler, belki haftalar sürer bu.

Bir noktadan sonra, tabi eğer doğru zamansa, anahtar kilide oturur.

Kördüğüm çözülür.

Ve Eriha’nın surları misali şehrin sırlarını taşıyan o duvar çöküverir.

Topla, tüfekle yıkılmayacak Eriha surlarının süreklilik içeren bir yürüyüşe ve sese teslim olduğu gibi, şehrin sırlarını çevreleyen görünmez surları da sizin onları arşınlamanıza, çevrelemenize ve görmek için bir kararlılık sergilemenize teslim olur.

O surlar yıkılır.

Sonra semtler, sokaklar size açılır, her köşe başında başka bir hikaye parlamaya başlar.

Tabelalar, yollar, harabeler hepsi bir işaret olur, kendini ele verir.

Her şey anlamlı bir bütünün parçası olur.

Hansel ve Gratel’in taşları takip ederek yolu buldukları gibi siz de izleri takip ederek yüzyıllar yaşında hikayeleri bulursunuz.

Kitaplarda, satırlarda, kayıtlarda yazamayan şeyler karşılar sizi. Sadece yolda olarak elde edebileceğiniz şeyler.

Artık şehir sizinle konuşur, sırlarını paylaşır. Dahası, her geçen gün daha çok bilinmek ister. İkiniz arasında yalnızca size özel bir dil oluşur.

Ve bu, kıymetini bilen için çok büyük bir ödüldür.

Başta ben olmak üzere, dileyenlere nasip olsun.

Comments


Mekanın Ruhu Bloga Abone Olun

İletişim bilgilerinizi bırakın ve blog yazılardan, turlardan ilk siz haberdar olun.

Teşekkürler!

bottom of page